Toplumda yaygın olan bir görüş vardır. Buna göre; zeka düzeyi arttıkça, çocukların derslerindeki akademik başarısının da artması beklenir. Ancak üstün zekalı çocukların her zaman akademik başarıyı da beraberinde getirmediği araştırmalarca desteklenen bir bulgudur. Unutulmamalıdır ki, bugün zihinsel kapasitesini en çok kullanan insanlardan biri olarak anılan ünlü fizikçi Einstesin da vaktiyle derslerinde başarısız olan bir öğrenci olarak bilinmektedir.

Bunun bir nedeni; var olan eğitim sisteminin genel olarak ortalama zeka düzeyindeki çocuklara yönelik olmasıdır. Bu durum üstün zekalı olarak tanımlanan çocukların uyumunu güçleştirmekte ve motivasyonlarını düşürmektedir. Buna bir çözüm olarak günümüzde artık özel eğitim olanakları gün geçtikçe artmaktadır. Ancak bu tür eğitim programlarının düzeyi her ne kadar çocuğun bilişsel kapasitesine göre ayarlansa da, programlar akademik başarı odaklı olduğu için çocukların diğer alanlardaki üretimlerini de sınırlamaktadır. Bu durum zekanın farklı ve çok sayıda faktörlerden oluştuğu görüşünü de dikkat çekmektedir. Üstün zekaya sahip bir çocuğun salt bilimsel alanda bir şeyler üretmesini beklemek yanlış olur. Böyle bir çocuk akademik açıdan beklenen performansı sergileyemezken, çok başka bir alanda-resim müzik vb. gibi- harikalar yaratabilir. Aynı durum zeka geriliği ile tanımlanan çocuklar için de geçerlidir.

Bu noktada, çocuğunuzun yapabilirliklerini sergileyebilme alanı olarak salt okulu düşünmemeniz, başarısını akademik başarıyla sınırlamamanız çok önemlidir. Zekanın kendini ifade edebilmesi, yaratıcılığın söz konusu olduğu her türlü alanda mümkündür.